USD
EURO
ALTIN

NE ZAMAN KENDİMİZ İÇİN YAŞAYACAGİZ

Saat 02:45…Siyasetten , gündemden uzak , önyargılarımı arkaya bırakıp , Sabahattin Ali’nin “Kürk Mantolu Madonna” Kitabının kahramanı Raif Efendi aklıma geldi. Hani o hayatını hep başkaları için yaşayan , hiçbir zaman kendisi olamayan , o hakkı kendisine hiç verilmemiş olan Raif Efendi.. Sonra düşündüm hepimiz birer Raif Efendi değil miydik..? Hepimiz hayatımızı başkaları için yaşamıyor […]

NE ZAMAN KENDİMİZ İÇİN YAŞAYACAGİZ
Yazı fontunu küçültür Yazı fontunu büyütür

Saat 02:45…Siyasetten , gündemden uzak , önyargılarımı arkaya bırakıp , Sabahattin Ali’nin “Kürk Mantolu Madonna” Kitabının kahramanı Raif Efendi aklıma geldi.

Hani o hayatını hep başkaları için yaşayan , hiçbir zaman kendisi olamayan , o hakkı kendisine hiç verilmemiş olan Raif Efendi.. Sonra düşündüm hepimiz birer Raif Efendi değil miydik..? Hepimiz hayatımızı başkaları için yaşamıyor muyduk..? Başkaları için okuyor, başkaları için çalışıyor, başkaları için satın alıyor, başkaları için seviyor, başkaları için giyiniyorduk. Öyle ki günümüzde başkaları için yiyip içmeye bile başlamıştık. Yani halimiz Rauf Efendi’den daha vahimdi. Sosyal medyanın en soyut, en soğuk, en sahte insanları olmuşuz. En kötüsü de bunu kendimizden bile saklar oluşumuz. Gülüşümüz sahte, sevişimiz sahte, ibadetimiz sahte, samimiyetimiz sahte… Birçoğumuz “yok canım sende abartıyorsun “ derken bile “ acaba mı “ diye içinden geçirecek. Oysa Neşet Ertaş gibi “Ah yalan dünya” diyebilseydik bunların hiçbirini dert etmeyecektik. Sevdiklerimizi sevilmeye layık olduğu için sevebilseydik. Giydiği elbise markasına göre değil de, içtiği kahvenin mekânına göre değil de, sadece yüreğinde beslediği sıcacık ve masum insanlığı için sevebilseydik. Komşularımıza bindiği arabanın markasına, aldığı koltuğun fiyatına göre değer vermeseydik keşke.
Bulunduğumuz konuma ve şarta göre ideolojik ruh haline bürünmek ihtiyacımız olmasaydı. Keşke bir anne çocuğunu okuluna gönderirken “sakın hocana muhalif olma sadece dersine bak “ demek zorunda olmasaydı. Keşke bir baba işe giden çocuğuna “ sakın amirine/patronuna fikrini söyleme “ demek zorunda olmasaydı. Hani “ Kişi Hak ve Özgürlüğü “ tanımında ki “Özgürlüğümüz başkasının Özgürlüğüne kadardır” cümlesine sadık kalabilseydik fena olmazdı. Bunun anlamının başkasının düşüncesine de saygı duyup karışmamak gerektiğini bilebilseydik. İşte o zaman takiyye yapmayı bırakır ve samimi olabilmeyi bilebilirdik.

Ahmet Aslan gibi “Susarak Özlüyorum” Özgür olabildiğimiz anları.. Raif modundan çıkıp kendimiz için yaşadığımız günlerin gelmesi umuduyla  vesselam..

FACEBOOK YORUMLARI